2 Ocak 2018 Salı

Kara Güldürü - Revize

Kemiklerinin bir kaçı kırılmıştı herhalde, en azından hissettiği buydu. Oturduğu yer çok soğuktu, adeta götü donmuştu! Ama o bunu hiç umursamıyordu. Oturduğu yer var olmasa bile umursamayacaktı. Oturduğu yer var olsa, kendisi var olmasa ya da oturduğu yer sıcak ve rahat olsa ya da o aslında ayakta duruyor olsa da, hiç bir olasılığın önemi yoktu. Kaybolmuşlardı, önemler.

"Şu anda önemi olan tek şey..." diye düşündü, hayır cidden yoktu.

Durmak, hala biraz önemliydi. Durmak eylemi kendi içinde sonsuza katlanarak içinde hoş titreşimler yayıyordu.
Kuşların sesleri falan vardı. Bir kaç araba falan geçiyordu. Bir kaç kişi onun üçüncü basamağında oturuyor olduğu merdivenden ıkıla sıkıla yukarı çıkıyordu.

"Duracağım lan ben, yürüyün" dedi. "Sanki bana yürüyorsunuz."

 Kırık kemikleriyle orada duracak, kırık olsa duramazsın diyenleri haksız çıkartmak için. Zırva zırva zırva. Bacaklarını karnına çekti. Ah! Çok acıyordu canı. Ama tam olarak neresi acıyor onu bulamıyordu. Bütün olarak acıyordu işte, kendini daha ne kadar bölebilirdi ki. Çok olmadı diye düşündü. En fazla iki saat olmuştur. İki saat çok değildir. Üzerine binen iki saati düşününce kafasının içinde bir kaç kişi küçük bir tartışmaya girişti. Kafatası da acıyor eş zamanlı, düşünceler çat çat geçiriyor. Bu süreçte ayaklarıyla yere kaygılı ve oldukça bozuk bir ritim tutturuyordu.
O sabah telaşla toplantıya koşarken diğeri arkasından ne dedi de duymadı. Diğeri ne diye öğlen yemek yerken gözünün ucuyla sürekli onu izledi. Ya şimdi o kim diğeri kim, ne anlatıyorsun? O bizim adam diğeri de, diğeri işte.

"Seçenek olmadan diğer olmaz ki" dedi.

 Kafası bir sussa sigara içmeyi akıl edecek. Çakmağı da yok. Ayağa kalktı, bu kadar durmak yeterdi. Üstünü başını silkelerken cebinden çakmağı da buluverdi.

 "Hayamınakoyayım burdamıydın sen."

O sokak boyu yürürken kırılan kemiklerinin sadece bir metafor olduğunu anladık.

"Ne yaparsam yapayım olmuyor. Yapılacak tek şey kesin karar verip doğaya dönmek" diye mırıldandı.
 Vladimir çıksa da bir yerden "Onu da denedik!" dese tatmin olurdu ama nerede! Hem bu gece kendini assa da adam otu da bitmez ki salonunda. Adam akıllı bir ağaç bulup halletmesi en uygunu. Gogo da bunu isterdi zaten.
Referanslara ara verip kafasında bir şarkı döndürmeye başladı. Bazen birden kafasından vurulduğunu hayal ederdi. Şimdi de şarkıyla eş zamanlı bunu hayal ediyordu. Şu şekide; O dar sokakta ilerlerken karşısına birden bir adam çıkıveriyor. Elinde silahı var. Adam gariptir ama sadece uzun bir palto ve çizgili don giyiyor. Delirmiş gibi bir hali var. Sanki daha çok sıcak bir kaosun ortasından fırlayıvermiş gibi. Bizimki daha ne olduğunu anlayamadan alnının ortasından vuruluyor.
Nasıl bir his?

"Filmin bir yerinde bütün oyuncuların birden kameraya doğru bakması gibi."  dedi.

 İçini bir huzursuzluk kapladı. Yürüyor, yürümek oluyor. Duruyor, durmak oluyor. Çıkmaz bir sokağa bayağı ironik bir şekilde girdiğinde yanından yürüyüp geçen adamın altında sadece çizgili don vardı. Baya sevimsiz bir hikaye. Sokağın sonunda adam kameraya doğru bakacak mı acaba.
Hangi adam?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder