22 Mayıs 2016 Pazar

Notes

1 Eylül -onun evi (defter)
Artık ölümden korkmuyorum. Bu beni çok korkutuyor. Kendime güvenim kalmadı. Bir gece uyurken kendi kendimi boğacağım ihtimalini düşünüyorum. Bacağım sanki benim değil. Kafamı tutamıyorum. Her yer peçete dolu. Evren karnımda bükülüyor. Kimsem yok, kimse sormuyor. Para nerden gelir bilmiyorum. Mermaids dinlerken her yanımı tatlı bir uyuşma sarıyor (geniş zamanlı). Serinlik, tatlılık, arkadaş, rahat koltuk. İçim okyanus gibi, karanlık, yoğun. Endişe içime gömülü, okyanusun sesini dinliyor. Zamanı olmadığını biliyor. İçim bölünüyor ama birleşiyor da eş zamanlı. Güzel bir denge & dinginlik.
31 Ocak -yatağım
Çok şey değişti, ama öz aynı. Zaman ve mekan değişse de bu bir fark yaratmadı. Bunu biliyor olmak, yokluğu elimle tutmak gibi. O sert ve kararlı dokusunu hissetmek, varlığından emin olmak. Bazen ne için endişe duyduğumu bile unutuyorum. O his geliyor fakat sorguladığımda geldiği yeri bulamıyorum. Kedim bana bomboş bakıyor, bomboşum. Artık hiç bir şey dolu değil, doluluk benden kesilip alındı. Ebediyen. Ebediyen ne kadar sürer emin değilim. Yerine gelmeyeceğinden eminim. Güncel yalnızlığımın içinde eski yalnızlıklarıma özeniyorum. Her istediğim oluyor, oldukları anda sönüyorlar. Egomla benliğimin arasındaki farkı anlayamıyorum. İçimde iki farklı şey olduğundan eminim ama hangisi ego hangisi benim çözemiyorum. “Ben” olgusunu sadece o iki günle açıklayabiliyorum. Animizmin eyleme dökülmüş hali.
Benliğim o iki günde başladı ve bitti. “Ben” demek istiyorsam oraya geri dönüp kendimi tekrar doğurmalıyım. Kitaplara yer değiştirmeleri için para veriyorum. Eylemden kaçınarak gerekli araçları topluyorum. Ve zaman hiç bir şey yapmasam da geçiyor. O gün sahilde bir sümüklü böcek bulmuştu. Ellerinde nasıl durduğunu hala hatırlıyorum. Çok küçüktü, bizimle sahilde oturmuştu. Benliğimin bir parçası o böcekte sıkışıp kaldı. Her şeyini en ince ayrıntısına kadar hatırladığım iki gün, zaman ve mekan içimdeydi, zamanın içinde olan ben aslında zamanı içime alıyordum. Her şey kafamın içinde yaşanmış gibiydi, olanlar benden kesilip alındı, şimdi geride kalan boşluğun içinde debeleniyorum.
Bu iki tarihin birbiriyle bağlantısı yok, çünkü ikisi aynı şey. Olan biten onca şeyin sonrasında baktığımda asıl olan hiçbir şey.
(Kedi ile sokakta oturuyoruz, havanın soğuk olmasından mutlu oluyorum. Kedi, içinde bulunduğu durumu açıklayamıyor.)
Aylin Erol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder